AUSTROTHERM Türkiye Pazarlama Müdürü Doğal İnallı: “Austrotherm’in 1950’lere Dayanan Bir Yalıtım Kişiliği Var”

Yazar: Super Admin

04.09.2015

Austrotherm, 1953 yılında kurulan ilk Avusturyalı strafor üreticisi. Austrotherm Grubu, Avrupa’da 17 üretim tesisi ile 11 ülkede temsil ediliyor ve Avrupa’nın en önde gelen kuruluşlarından biri ve merkezi Avusturya Wopfing’de bulunan ‘Schmid Industrie Holding’in 15 şirketinden biri. Austrotherm’in Türkiye’ye giriş hikayesini, üretim merkezlerini, ürünlerini, ileriye dönük hedeflerini, Avrupa-Türkiye yalıtım pazarı farklarını ve sektörde eksiklerin giderilmesi noktasında yapılması gerekenleri AUSTROTHERM Türkiye Pazarlama Müdürü Doğal İnallı ile konuştuk.

 

Austrotherm’in dünyada kuruluş ve Türkiye’ye giriş hikayesini kısaca sizden dinleyebilir miyiz?

Austrotherm bir Avusturya şirketi. Avusturya’da 1940’larda kurulmuş Schmid Industrie Holding’in bir kuruluşu. Bu holding; çimentodan yapı kimyasallarına, plastikten betona, EPS ısı yalıtım levhalarından dış cephe boya ve sıvalarına kadar oluşan yapı ürünlerinin üzerine odaklanmış 15 şirketten oluşan büyük bir holding. Austrotherm de bu şirketler grubunun ikinci büyük şirketi. Aynı holding çatısı altında pek çok şirket faaliyette bulunuyor ama ana sektörler, bina ve inşaat malzemeleri. Avusturya’da başlıyor ve doğu Avrupa ağırlıklı ilerliyor. (Avusturya, Macaristan, Polonya, Romanya, Sırbıstan, Slovakya, Almanya) Bugün toplam 11 ülkede faaliyette. Austrotherm bu ülkelerde 17 fabrikayla, 1950’lerden bu yana faaliyetini devam ettiriyor. Avrupa’da EPS levhalarının gelişmesiyle pazar gelişmeye başlıyor ve polistirenin yalıtıma katkısı olduğu fark ediliyor. Bu uygulamayı ilk bulan Almanya daha sonrasında da Avusturya’da bizim firmamız. Dolayısıyla Austrotherm’in 1950’lere dayanan bir yalıtım kişiliği var. Ve yıldan yıla Avusturya, Almanya, Avrupa’nın diğer ülkelerinin pazarlarında büyüyor bu günlere kadar geliyor.

 

Austrotherm, Türkiye’ye 2001 yılında giriş yapıyor. 2000’li yıllar TSE N 825’in revizesinin olduğu yıllar ve bu yıllarda 1999 depreminden sonra ısı yalıtımının binalarda zorunlu tutulduğu yıllar. Dolayısıyla 2000’den sonra pazar gelişmeye başladı. Austrotherm de bunu gördüğü için Türkiye’ye yatırım yapma kararı aldı. Türkiye’nin potansiyeli, binaların durumu, binalardaki nüfus, pazarın gelişim beklentileri… 2001’den 2008’e kadar Türkiye’de başka bir firmaya fason ürettirerek bu pazarda bilinirlik oluşturmaya çalışan Austrotherm, 2008’den sonra yeterli şartların oluşmasıyla Dilovası’nda ilk fabrikasını kuruyor. Şu anda Türkiye için Dilovası fabrikası amiral fabrika konumunda, neredeyse %100 kapasiteyle çalışan, 3 vardiyalı ve zaman zaman hala ihtiyaçları yetiştiremediğimiz bir fabrikamız. Daha sonra 2014 yılında da Manisa Turgutlu fabrikamızı açtık. Peşinden de üçüncü yatırım yapıldı ve Kayseri’de bir fabrika oluşturuldu. Ancak Kayseri fabrikamız bizim için özel ürünler yapan bir fabrika, bir yatırım gibi değil. Yakın zamanda, yetiştirebilirsek bu senenin sonuna, Ankara’da bir fabrika yatırım planımız daha var. Bir de Orta Anadolu veya Karadeniz bölgesinde bir yatırım planımız daha var. 1950’lerde gelişen ısı yalıtım pazarı Avrupa’da oluşuyor. 1980’lerde onlar binalarda ısı yalıtımının gereğini fark edip 3-4 cm kalınlığında ısı yalıtım levhalarını kullanmaya başlıyorlar. Bugün bizim mantolama dediğimizi yapıyorlar yani. 1990’larda Avrupa’da ortalama kalınlık 4 cm deniyor, bugün Türkiye’de ortama kalınlık 4.5-5 cm., dolayısıyla biz şu anda Avrupa’nın 1990’lardaki yalıtım pazarını yaşıyor durumdayız. Avrupa’da da süreç bu şekilde başlamış ve daha sonrasında bina enerji kimliği gündeme gelmiş, bununla beraber de yalıtım pazarı iyiden iyiye büyümüş. Ve bugün geçmişte yapılan 4-5 cm yalıtımın üzerine 15-16 cm kalınlığında uygulamalar yapılıyor, yani binalarının duvarlarını 20 cm yalıtım yapılmış hale getiriyorlar. Bizde 5 cm yalıtım varken, onlarda 20 cm. Türkiye’de de son dönemlerde kalınlık noktasında bilinçlenme arttı. Örneğin; Eskişehir’de belediye 7 cm kalınlığı şart koşuyor. Ama başka bir yerde belediye bakmıyor ve 3 cm kalınlıkta yalıtım yapılıyor, kaçak uygulamalar yapılıyor. Tam bir kontrol yok ancak bilinçlenme hızlı bir şekilde ilerliyor. Avrupa’yı yakalamak için Türkiye ısı yalıtım pazarının önünde uzun yollar var. Büyüme var ancak bunun kurallara, standartlara uygun olması ve uygun işçi, kaliteli iş gibi faktörlere de dikkat edilmesi gerekiyor.

 

20 cm kalınlık... Bu kalınlıkta bir yalıtım, insanların yaşam alanlarını daraltır mı?

Yaşam alanı binanın içinde olduğu için ona bir daralma getirmiyor, binanın dışına doğru kalınlaşma oluyor. Ancak bunu konuşmak için de çok erken olduğunu düşünüyorum. Çünkü Avrupa’ya baktığınız zaman, onlarda bize göre tek katlı villa tipi evler çok daha fazla. Bize bakacak olursak 5-10-15 katlı binalar mevcut ve bunlar ciddi miktarda. En son 2000 yılında binaların sayımı yapılmış ve ticari, endüstri, kamu binaları ve normal binalar dahil 7.8 milyon adet bina olduğu tespit edilmiş. 2000’den bu yana bina sayımı yapılmamış ancak toplam olarak 9.5 milyon kadar bina olduğu kabul ediliyor. Avrupa’da da yüksek binalar var ancak çoğunluk, tek katlı, yaşam alanlarının kendilerine ait olduğu evler. Dolayısıyla var olan 4-5 cm yalıtımın üzerine 10-15 cm daha yalıtımı kolayca yapabiliyorlar. Bizde daha yapılacak çok iş var, biz binalarımızda öncelikle 10 cm yakalayalım, ondan sonra bu konuyu tartışabiliriz. Bu süreçte binalarımızın çoğunda kentsel dönüşüm yaşandığını, 10-20-60 yaşına kadar olan binalarımızın birçoğunun donatılarının zayıflamış olduğunu, korozyondan ve iklim şartlarından dolayı bina yaşlanmalarını düşünmek lazım… Önce bunların yenilenmesi lazım ki daha sonra kalınlık artışları gerçekleşsin.

 

Sizce Türkiye’de ısı yalıtım sektörü ne durumda?

Binalarda ısı yalıtımı Türkiye’de çok eskilerden beri bilinen bir durum. TSE N 825 standardının 2000 yılında revizesi yapıldı. Daha önceden de birçok kez revizesi yapılmıştı. Bu standartlar 1980’lerde çıkmış dolayısıyla bunu bizim mühendislerimiz, mimarlarımız biliyor. Ama Türkiye’de bilinçlenme, pazarın gelişmesi 2000’lerden sonraya kaldı. Son yıllarda hem politik hem de ekonomik istikrarın olmasıyla da ciddi bir bilinçlenme oldu, insanlar biraz daha refah sağlayabildiler ve bina yenilemelerine daha fazla para ayırabildiler. Bu doğrultuda pazar da gelişmeye başladı. 2000’den sonra bu zorunlulukların olması binalarda ısı kaybının da azaltılmasına yönelik oldu. Dolayısıyla bu saatten sonra binayı yapan insanlar projeyi yetkililere sunarken aynı zamanda binanın ısı yalıtım projesini de sunmak durumunda kaldılar. Isı yalıtım projesinde standartları, karşılayıp karşılamadığına bakıyorlar.

 

Biz genelde mantolama kısmında duvarları konuşuyoruz ama pencereler de var. TSE N 825 pencerelerden, terastan ya da çatıdan olabilecek ısı kayıplarına da sınırlama getiriyor. Bu 4 cephe ısı kaybının en çok olduğu yerler. Buraları ısıttığınız zaman binayı ekstradan ısıtmaya ihtiyacınız olmuyor. Dolayısıyla TSE N 825, buradan kaçan ısı kayıplarına sınırlandırma getiriyor. İster bunu mantolama yaparak sağla, istersen çok kalın duvarlar yap. Duvarların kalın olması günümüzde daha maliyetli bir iştir. 2000’lerden itibaren günümüzde en yararlı çözüm, duvarlara polistiren levhaların yapıştırılması yoluyla ısı yalıtımın sağlanması. Ona da Avrupa standart getirmiş. Isı yalıtım malzemesi denilebilmesi için minimum 0.06 watt/Kelvin lamda değerine sahip olması lazım veya bunun altında bir lamda değerine bu da 1 derecelik sıcaklık farkı olduğu zaman iki yüzey arasında aralarında da 1 metre varsa, sıcaktan soğuğa akan ısı akışıdır. Bu ısı iletim kat sayısı. Bu ısı iletim kat sayısı ne kadar düşükse madde o kadar iyi yalıtım yapıyor demektir. Son dönemde pazarda Austrotherm’in gri renkli olan EPS plus ürünü kullanılmakta. Çünkü hem lamda değerleri ciddi anlamda düşük hem de diğer iki levhaya göre ekonomik. Ayrıca uygulaması da kolay, bu nedenlerle de pazarda daha fazla pay sahibi.

 

Austrotherm’in ısı yalıtım malzemelerinden, Ar-Ge’nizden ve ürünlerinizin sahip olduğu standartlardan bahseder misiniz?

Austrotherm temel anlamda EPS ısı yalıtım malzemeleri üretiyor. Ham maddesi polistiren olan EPS dediğimiz, polistirenin su buharıyla şişirilmesi, blok makinesinde sıkıştırılması 6 metreküplük bir blok 5 metre uzunluğunda birebir kareye benzer onların da dilimlenip kesilmesiyle ısı yalıtım levhaları üretiliyor. Ya da bu bloktan binaların cephelerinde, dekoratif sövelerde kullanılmak üzere 2 metreküplük levhalar üretilebiliyor. Veya binalarda ya da yol yapımlarında doldurma amaçlı kullanılan küçük EPS bloklar var onlar üretilebiliyor. İki tipi var; beyaz renkli ve gri renkli. Gri olanının ısı yalıtım performansı, hammaddesinden kaynaklı olarak, lamdası %23 yani beyaz olana göre daha iyi. Tabii ki ürünün performansı sadece hammaddesinde bitmiyor. Hammaddenin yanında üretim tesisinin de önemli bir yeri var. Bütün bunlar zaten ürün standartlarını belirliyor. Bu ürünün standardı TSE N 10363. Avrupa standardı EN 10363’tür. Avrupa’daki ürün standartları da Türkiye’ye uyarlanır buna harmonize standart denir. Avrupa’daki bir firma EPS üretirken o standartta belirlenen en, boy, yükseklik, kalınlık, basma dayanımı, kırılma bükme dayanımı veya mantolamada uyguladığınız çekme dayanımı, su emmesi, nefes alması gibi kriterleri Avrupa’daki standart belirlemiş, Türkiye’de de bu standartları olduğu gibi kullanma kararı alınınca harmonize standartlar oluşuyor. Sektördeki her firma TSE N 10363 belgesini almalıdır, büyük firmaların zaten var, sorun şu ki herkes buna uygun üretim yapıyor mu? Bir firma TSE’sini almıştır ama oradaki kriterlere uygun ürün üretmiyordur. Çünkü piyasada denetim yeterli derecede yapılmadığı için bu durumdan kaynaklı haksız rekabet oluyor. Aynı maddeyi bizim ve başkasının üretmesi arasında oldukça fark var, çünkü biz Avrupa’da kullanılan teknolojiye uyumlu olarak üretim yapıyoruz. Austrotherm Macaristan’da, Polonya’da nasıl ürün üretiyorsa Türkiye’de de aynı şekilde üretiyor. Ürünlerin kalitesi aynı. Tecrübemizin de vermiş olduğu beceriyle en uygun kalitede, müşteriyi rahatsız etmeyecek ürünler üretiyoruz. Ürün, yapısı itibariyle çok farklılaştırılabilecek bir ürün değil, pazara baktığınız zaman 2 tane gri EPS ısı yalıtım levhası görebilirsiniz. Beyaz da var ama beyazın pazarı neredeyse bitti. Çünkü beyazın ısı iletim kat sayısı griye göre daha yüksek ve yüksek olduğu zaman olumsuz bir anlam taşıyor. Genelde beyazların lamda değerleri 0.04’tür. Bizim beyazın lamda değeri 0.038 yani piyasadaki beyazlara göre daha iyi ama grinin değeri de 0.032. Sıfıra ne kadar yakın olursa o kadar çok ısı yalıtımı sağlıyor demektir.

 

Isı yalıtım ürünlerinizden bahseder misiniz?

EPS ve EPS F plus. F fasat cephe anlamına gelir. Buna göre 2 tip ürünümüz var. Pazarda %90’ın üzerinde EPS plus dediğimiz gri renkli maddemiz kullanılıyor. Beyazda 5 cm uyguluyorsa, gride 4 cm uygulayabilir. Pazarda özel alanlarda 2007’den bu yana gri EPS kullanımı oldukça arttı. 2005’e kadar pazarda XPS talep edilirken, bu tarihten sonra genel anlamda EPS kullanımı artmaya başladı.

 

Peki Ar-Ge’niz…

Austrotherm’in merkezi Avusturya olduğu için Ar-Ge’miz de orada, daha doğrusu inovasyon merkezimiz orada. 300 metrekarelik bir alanda 6 milyon Euro maliyetli bir merkez. Orada sadece EPS üzerine değil, lamda değeri daha düşük ürünler üretebilir miyiz diye çalışmalar yürütüyoruz. Yenilikçi ürünler geliştirmeyi planlıyoruz. Biz de Austrotherm Türkiye olarak ithal hammaddeyi yerli işçilerimizle birlikte üreterek çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ar-Ge merkezimiz Avusturya’da ancak burada bizim kalite kontrol merkezlerimiz var. Üründe belgelere sahip olmak istiyorsanız ve kriterleri gerçekleştirmek istiyorsanız kalite kontrol bölümlerinizin olması gerekir. TS EN 10363 diyor ki, levhanın boyutundan kestiğin zaman, 50cm-100 cm ebatlarında levhalar çıkarıyorsunuz, bazı sapmalar olabilir. Ancak bu sapmalar 1-2 mm olabilir. Eğer bir firma 4 cm levha deyip de 3.5 cm kalınlık yapıyorsa standartlara uymuyor demektir. Biz de bu sapmalara uygun ürünler elde edebilmek için kalite kontrol bölümlerimize önem veriyoruz. Bu anlamda temel olarak TSN 10363 belgemiz var, CE belgemiz var. EPSDER’in verdiği KDS ve İZODER’in İKO’sunu da yakında alacağız.

 

Pazarla alakalı fikirlerinizi öğrenebilir miyiz?

Türkiye’de 2000’den itibaren her yıl %15 oranında büyüyen bir mantolama pazarı mevcut. Mantolama dememin nedeni de biz şu anda duvarlara çözüm üretiyoruz. Bu ürünlerin teraslarda da kullanıldığı oluyor ama büyük pazar bina duvarlarına yönelik. Mantolamada 2014’ün sonunda, 63 milyon metrekare bir pazar vardı. Bu sene pazarın çok büyüdüğünü söyleyemeyiz, %5 civarında büyüdüğünü öngörüyoruz. Bunun içerisinde Austrotherm, %15’in üzerinde bir paya sahip. Bu %15’in içerisinde kendi ürettiğimiz ve kullandığımız ayrıca çalıştığımız firmalara ürettiğimiz ama onların markalarıyla piyasaya sürdüğümüz ürünlerimiz de yer alıyor. 10’dan fazla üretim yaptığımız sistemci firmamız var. Bilinen pek çok markanın ısı yalıtım levhalarını biz üretiyoruz. Pazardaki ilk 4 markadan biriyiz diyebilirim. Önümüzdeki senelerde ilk 2’nin içinde olacağımızı da düşünüyoruz. Pazarda başarımızın yanında kontrol edemediğimiz dış faktörler de var tabii ki. Yönetmelikler, kentsel dönüşümler… vs. pazarı etkiliyor. Örneğin yönetmelikteki mantolama kararları pazarı hızlandırır diye düşünüldü ancak durgunluğa sebep oldu.

 

Yalıtım zorunluluğuna, dolaylı yalıtım zorunluluğu demek de doğru olur. Çünkü 2017 yılının sonuna kadar binaların enerji kimliği alması lazım. Enerji kimliği aldığı zaman bir bina şu anda yönetmelikteki karara uymuş oluyor. Kanun enerji verimlilik kanunu, yönetmeliklerden bir tanesi binalarda enerji performans yönetmeliği, bu da binalarda enerji verimlilik kimliğinin alınmasını söylüyor. Bina enerji kimliği alındığı zaman o kimlikte binaları bir sınıfa sokuyorlar. Ve bana göre ileride bu sınıflara göre farklı kanunlar çıkacak. Dolayısıyla kötü bir sınıfta ise bina gerekli yalıtımı yapmak zorunda kalacak. Binanın enerji kimliği bir binanın 1 yıl boyutunca tükettiği enerji miktarını belirliyor. Yani kaç ton petrol, kaç metreküp doğalgaz, ne kadar enerji tükettiğini söylüyor. Bu kadar enerjinin sonucu olarak da bu bina şu kadar karbondioksit üretir diyor. Bu karbondioksit de atmosferde ciddi zararlara neden oluyor. Özetle bütün bu enerjilerin %40’ını binalar tüketiyor. Binalardaki enerjinin de %40’ını duvarlar tüketiyor, pencereler %15-20, teras %30, diğerleri de kalanını…  Dolayısıyla siz binanızın duvarlarını yalıtım yaptırdığınız zaman ciddi bir şekilde enerji tüketimini indiriyorsunuz,  karbon salınımını düşürüyorsunuz. Biz de Austrotherm olarak insanlara bu faydayı sunuyoruz.

 

Binaların neredeyse %70-80’i yalıtımsız binalar. Bu nedenle ciddi bir yalıtım pazarı oluşuyor. Bu pazarı bizim gibi levha üretenler, sistem verenler, bizden levha alıp paketleyip verenler oluşturuyor. Ekonomik-politik istikrar olduğu sürece Pazar büyümeye devam edecek. Bu sürecin bir 10 sene daha devam edeceğine inanıyorum.

 

Sizce sektörün temel sorunları neler, sizin çözüm önerileriniz neler?

Temel problem, haksız rekabete neden olan firmalar. Belgeleri olup uymayanlar ya da hiç belgesi olmayan üretici firmalar. Türkiye’de 250’nin üzerinde EPS üreticisi var. Pazarda ciddi şekilde kalite kriterlerini sağlamayan ürünler mevcut. En önemli sorun da bunların denetlenmemesi. Yönetmelik yapı malzemelerinin hepsinde CE belgesi olması zorunluluğunu getirmesine rağmen, pazarda belgesiz ürünler mevcut, denetlemede sıkıntı var ve bu da haksız rekabete neden oluyor.

 

Son kullanıcılar mantoloma paketi seçerken CE belgesine dikkat etmeliler. Uygulama yaptıracakları firmadan referans istemeliler. Ürün ne kadar iyi olursa olsun uygulayıcı doğru uygulamadıysa ürününüz yetersiz görülür. Herkesin bu konuda bilgilenmesini istiyoruz ve zaman zaman bu konuda seminerler veriyoruz.

 

Eklemek istedikleriniz?

 

Bugün Almanya’da vs. yerlerde pasif evlere geçilmeye başladı. Pasif ev enerji tasarrufunun fazla olduğu evler anlamına gelir. Türkiye’de binalarda metrekarede, 150-200 kilowatt enerji tüketiliyor. Avrupa’da bu 50 kilowatt saate düşürülmeye çalışıyorlar. Almanya’da ise 15’in altına. Bu yapıldığı zaman ciddi şekilde enerji maliyeti düşecek. Türkiye ekonomisinin de en fazla zorlandığı alanın enerji maliyeti olduğunu düşünürsek, yalıtımın değeri daha da ortaya çıkar. Temennim; 10 yıl içerisinde bizle beraber sektördeki iyi firmaların pazarı genişletmesi, kaliteden ödün vermeden pazarın ihtiyaçlarını karşılamak ve berberinde tüketiciyi geliştirmek.

Gelişmelerden Haberdar Ol...

haber detay bültenimize abone olun kısa açıklama alanıdır